Saturday, December 20, 2008

vampir disli tavsanlarin laneti

Yataktan kendimi zar zor kaldiriyorum.ruyamdayken bir yanik kokusu duymustum ama goz kapaklarimi acabilmek biraz vakit aldi galiba.gecen sureyi kestiremiyorum malesef.ruyalarda hep boyle olur zaten.zamanin izafiyeti bu mu demek bilmiyorum ama bazen bes dakkika mi bes saat mi gecti anlayamazsiniz uyurken.her ikiside olabilir. etrafa bakiyorum siyah bir duman kaplamis durumda esyalarin ustunu.banyoya dogru ilerleyince aslinda cok sasirmam gereken manzaraya bakip sadece yanindan geciyorum.hatta nerdeyse sanki daha once basima gelen bir olaymis gibi icimden ‘yine mi’ demek geliyor.birkac saat oncesinde elektrik prizi oldugunu dusundugum seyin yerinde simsiyah bir plastik eriyigi var.ufak banyomun ufak lavabosunun ustundeki ufak aynada kendi yuzume bakiyorum.yuzum gozum siyah is icinde.duman burun deliklerimin icini simsiyah yapmis.burnumu sumkurunce burnumdan siyah sivilar cikiyor.sanirim piriz donusturucusunun toz haline gelmis ve iyice yanmis kisimlari.bu gozlemden anliyorum ki bu parcalar akcigerlerime dogru hizla yolalmaktalar.ne harika bir gune baslangic.eger yangin biraz daha devam etseydi benim de sonum bu priz donustucusu gibi olacakti.acikcasi donusturucuden geriye pekbir sey kalmamis gibi.oksuruyorum.bu sefer ki konugum, icinde yine simsiyah yanmis plastik parcalari bulunan, sevgili akcigerlerimden zorla cikarilmasi gereken cok sevimili bir salgi.bu kadari da fazla diyorum icimden. sinirleniyorum. olay mahaline geri bakiyorum.iyi ki salonda uyuya kalmisim.bu pirize yakin olan yatakta uyumak ve uyanamamak veya diger tarafta uyanmak..neyse diyorum; daha kotu ihtimalleri dusunmektense icimden cikan bu siyah plastik parcalarini tercih ederim.site mudurunu aramak iyi bir fikir gibi geliyor.olani anlatinca adamin sesinde endise hissediyorum.’hemen birilerini yolluyorum - sizin de bir doktora gozukmeniz iyi olur diyor.
Doktora gidiyoruz, doktor SUV sinin direksiyonunu kagit altligi gibi kullanarak bir recete yaziyor camdan bana uzatiyor.yandaki tercuman hasteneye gitmemiz lazim diyor.peki diyorum.
Hastanedeki filipinli hemsire oksijen maskesini yuzume dogru tutuyor. Duvardaki lcd tv de iyi ve kotu kalpli tavsanlarin maceralariyla ilgili arapca bir cizgi film var.ne kadar sacma diyorum icimden, bir tavsan ne kadar kotu kalpli olabilir ki, tam bunu dusunurken kotu kalpli vampir disli tavsanlar uzerime saldiriyorlar.bir dakka?artik bu cok fazla oldu!?(yoksa olmadi mi?)

Saturday, December 6, 2008

SST (super smooth transition)

“....
hi.
welcome back to an another episode of television éducative,
tonight I’ll show how dreams are prepared
people think it is a very simple and easy process
but it’s a bit more complicated than that.
as you can see
a very delicate combination of complex ingredients is the key
first, we put in some random thoughts
and then we add a little bit of reminiscences of the day
mix with some memories from the past
(it is for two people)
love, friendships, relationships, and all those ships,
together with songs you heard during the day
things you saw
and also other personal…ok
I think it is done
there it goes
yes yes
ok
we have to run!
I’m talking quietly to not wake myself up
I’m with my dad
Yes….Dad…
I remember, my father was there
It’s nice to see him healthy and normal again
I almost forgot how he looked
handsome now.
oh yeah, oh yeah we are in a concert
the duke ellington concert
yes my man duke ellington
and the band starts to play
base drums and all
it is amazing they got the super swing
and the duke enters the stage
he is radiant in a glowing white tuxedo
(dad in spanish:)
el duke!
last time was at the Olympia 1958
thank you for the invitation
but what is this?
This isn’t duke ellington.
It’s duck ellington!
..........."
"science of sleep - michel gondry"

Friday, November 21, 2008

irish pub-tek tabanca-doha

20 kasim 2008

baya sicak bir kasim aksami..city center adli mallin onundeki hintli taksiciyle konusuyorum saatlerimiz 20 45..burasi icin erken bir saat ama erken kalkan cabul yol alir.sheratona yurumek burden bes dakkikani almaz diyor taksi kuyrugunu gostererek..oldukca kalabalik gercekten, bununla beraber icinde bir suru sekiz olan super bir telefon numarasi veriyor bana.

ariyorum ve gece oniki de beni otelin onunden almasi icin taksi (karwa galiba arapcasi) book ediyorum.hatta beklemek yok bekleme muzigi falan da yok. bir dakikami almadi..zira bunu yapmam sart cunku kaldigim yerle otel arasi yaklasik 30 km.thank you for booking sir diye kapatiyor operator.en buyuk sorunu halletigime gore gece mesaisine gonul rahatligiyla baslayabilirim.konustugum taksiciyle uzaktan birbirimize thumbs up yapip ayriliyoruz.zira onunda yapmasi gereken bir is var gecenin sonuna kadar beraber takilamayiz.

gercekten de otele gitmek bes dakikami almadi.onundeki acik otoparktan yuruyerek otelin giris kapisina ulasiyorum,otelin diger tarafinda (sanirim deniz kiyisinda) bir restoran var.check edilmesi lazim diyorum icimden.. birsuru iyi giyinmis insan o tarafa yuruyor, bense onlara katilamayacagim bu aksam.neyse ki sorunsuzca bir yer buluyorum barin kosesinde.saat yirmibir.

Marco adli Filipino barmen bana (pint) guiness uzatiyor.benden karsiliginda 35 riyal (9.5 dolar falan) istiyor.mutlulukla veriyorum parayi.guiness ile hesaplasmamiz yaklasik 4.5 dakika surdu; siyah biranin icabina bakarken barmenin arkasindaki sogutucu dolapta gozume weissbier siseleri carpiyor..ama hoegaarden(http://hoegaarden.com) veya erdinger (http://www.erdinger.com/) diil..biraz hayal kirikligina ugruyorum ama denemek lazim.ikinci kurbanim bu franziskaner (http://www.franziskaner.com/ ) sisesi oluyor saatlerimiz 21.15i gosteriyor.

iceriye bir goz atiyorum.kalabalik fena degil..solumdaki adam stellaci..kisa boylu ve bir o kadar kilolu..bir pinti indirme sureside yaklasik 2.5 dakika..sanki beni gorunce daha hizli icmeye basladi…gozucuyla adami izliyorum..geri kalmamaliyim….neyseki 10 dakika icinde istedigi dorduncu bardagi fondip yapip gidiyor..bu isin sonu kotuye gidebiliridi ama kaygilanmiyorum nasil olsa oniki de sofor gelecek ama bu hizla icmeye devam edersem taksiye yerine ambulans da gelebilir…bu dusunce suratimda ufak bir gulumseme seklinde beliriyor..Bu arada marco yuzumdeki siritmayi ustune aliniyor ve onume kocaman bir kasede cerez koyuyor ucuncu guinessle beraber..sanirim bir barmenin onunuze cerez koymasi bir nevi respect isareti olarak kabul edilebilir.bu konuda derin dusuncelere dalarken sanirim muzik basladi.

calan gurup hic fena diil cover yapiyorlar tabiki..playlistleri oasis pink floyd coldplay travis vs…wish you were here dinlerken onumde duran duble jamesondan (http://www.jamesonwhiskey.com/) viskiye smooth bir transaction yapildigi sonucuna ulasiyorum..isler yolunda gidiyor..aklimda unlu japon atasozu:
"The man drinks the first glass of sake, the second glass drinks the first, the third glass drinks the man.”

sevgili jamesonla beraber zamanin viskozitesi de degismeye basladi.saat onbucuk olmus bile..bu arada atladigim bir nokta var.. wish u were le yasanan duygusal dalgalanmayla beraber tr/uk deki bir gurup genclige bir msj dalgasi gidiyor. (bkz. Yazinin basligi)..gelen remsglere bakarken tuvalete gitmek gibi bir hayat gercegiyle yuzlesiyorum.yanimda ki cocuktan yerimi korumasini rica ediyorum.. ortam giderek bodrum korfez kalabaligina yakin bir hal almaya basladi.geri geldigimde yerimin korunmus oldugunu elemanin yuzundeki gulumsemeden anliyorum.gercekten gorevini iyi yapti.ufak bir kutlama gerekli...marco da zaten havaya girmis durumda..sadece bir goz isaretiyle aynisindan istedigimi anliyor.bu arada kendisi buyuk capta B52 ( http://www.youtube.com/watch?v=HboSTpJUJa8).)isine girmis ve birsuru shot bardagini alevlendirmeye calisiyor.

saygiyla marco’yu izlerken yanimdaki arkadas az once uyguladigimiz takim oyununun etkisiyle ‘where are u from mate’ le konuya giriyor. Kendisi itc i bir pakiymis..bir sure B52 ile ilgili biseyler konusup guluyoruz...anladigim kadariyla irish pubin mudavimlerinden..o da tek tabanca takiliyor.Daha once filipinli barmen kiza yazdigini (marconun arkadasi) (fena diil bu arada) ama kizin engaged oldugu bilgisini veriyor.birlikte kederlenirken cevremiz bir anda kalabalik bir kiz gurubuyla cevrilmis.sasiriyorum bir an icin..bizim pakiyi bu duruma dirsegimle durterek uyandiyorum.very beautiful very beatiful seklinde tepki veriyor..nereli olduklarina karar veremiyorum ama gercektende hic fena gozukmuyorlar.bu noktada boris vian devreye giriyor ve soyle diyor:

" Eğer bir kadını elde etmek, bir kadeh cini ya da bir paket Gauloise sigarasını elde etmek kadar kolay olsaydı ve onun, alkol ve sigara gibi, kirli ve mide bulandırıcı bir odaya tıkılmaya zorlanmaksızın açık havada tadına bakma özgürlüğümüz; alkolizm ve nikotin zehirlenmesi çarçabuk ortadan kalkar ya da en azından makul ölçülere inerdi... "

iste boris’in bundan yaklasik altmisbes sene cok guzel tespit ettigi gibi bu isler oyle kolay isler degil.ama yine de ufak bir kutlamayi hak ettigimiz konusunda marcoyla hemfikiriz.
bu arada saat nerdeyse oniki.eyvah! taksici aklima geliyor. paki de, pub da , jameson da kalmam konusunda israrcilar.bol sekizli numarayi arayip onikiyi cancel edip saat iki de yolayin diyorum taksimi..adam yine thank you’layarak kapatiyor telefonu.cok iyi diyorum icimden..bu rahatlamanin karsiligi tabiki bir guiness.

alkolmetre makul olmayan olculere dogru tirmanirken pakiyle beraber barin icinde gezintiye cikmaya karar veriyoruz.paki wingman kontejyanindan oyuna dahil olmus durumda artik. bi ara yok oluyor.cok gecmeden telasli bir sekilde yanima geliyor: I was looking for you all over the bar diye..ok diyorum no worries mate (turkcesi: sakin ol tanju http://en.wikipedia.org/wiki/Tanju_Colak )

bir an telefonum caliyor.telefondaki ses sir im ready diyor..r u the driver gibi gereksiz bir soru patlatiyorum.yes sir diyor. ne cabuk diyorum icimden, erken geldi heralde..saate bakiyorum tam iki... qatar taksi networkune buradan sukranlarimi sunarken son sozu buyuk ustat boris’e birakmak icap eder:

" Sadece iki şey vardır; güzel kızlarla aşk, her şekilde aşk; bir de New Orleans veya Duke Ellington'ın müziği. Geri kalan her şey gitmeli, çünkü geri kalan her şey çirkindir... "

Friday, November 7, 2008

katar sana ne katar-1

yes back in the blog.evet nerden basliyalim?basladik bile aslinda.shreatonin alt katinda bir irish pub varmis.orayi ziyaret etmek gerekti, malum bugun cuma tatil gunuydu..(aslinda persembe yapmak gerekiyo bu isi)fena yer diil canli muzik falan iyi, gidilir..iki pint guiness patlattim..(dikkatli olmak lazimdi daha yenisiyim ortamin) hintli bi garson servis yapti tabiki.bu hintli filipinli people bu ulkeyi basmislar(bkz. murderous attacking dog armies of africa).her yerde onlar var.(ne bekliyordun diyeceksin blogcum ama bu kadarinida beklemiyordum) arabayla bu doha denen sehrin merkezindeki otobus duraklarinin onunden gectik.ben boyle bir erkek nufus kalabalgina en son askerde raslamistim.heryeri ele gecirmeye hazir birsuru tipsiz hintli filipinli erkek toplulugu kolkola geziyolar.ne yapmaya calisiyor bu insanlar belli diil.ayni askerde carsi iznini kullanan bizim zirzop ortaokul lise terk erkekler gibi amacsizca yurumekteler genis caddelerde.neyseki bunlari pek almiyolar galiba otellerdeki barlara.duydugma gore mall'lara bile yasakmis girmeleri.neyse.

bu katar trafigi bu kadar caddeye bile ragmen berbat baya kotu durumda ama malesef motorlu bir arac sahibi olmam lazim asap.yasadigim yer sehrin on onbes km kadar disinda kaliyo.neyseki fena yer diil.havuz gym tenis kortu sinema kepabci lahmacuncu zart zurt hersey var icinde.yesillikte yapmislar nasil yapmislarsa artik..ama motorize olmak sart gibi gozukuyo.sorun su ki turk ehliyeti burda gecerli diil. katar ehliyeti lazimmis.onun icinde once oturma vizesi.. onun da birbucuk ay yolu var gibi gozukuyo, not nice indeed. (bu arada cok sevgili blogcum, sevgili katar ehliyetini almak icin cok cok cok zor, her girenin mutlaka caktigi, icinde cok pis bir bit yenigi olan bir driving sinavi yapiyolarmis.)Hava falan iyi, ilik yaz geceleri geciriliyor burda; denizde fena gozukmuyor..

neyse olayi jack kerouac la bitirelim
(from poetry of the beat generation)

the wheel of the quivering meat conception,
turns in the void,
expelling human beings,
pigs,
turtles,
frogs,
insects,
......
mice,
lice,
lizards,
rats,
long racing horses,
.......................
horrible and nameble vice vultures,
murderous attacking dog armies of africa*,
rhinos roaming in the jungle,
vast bores,
and huge gigantic bull elephants,
rams,
eagles,
condors,
......
and porcupuines,
...,
all the endless conception of living beings,
nashing everywhere in unconcious ,
throughout the ten directions of space,
occupying all the quarters in and out,
from supermicroscopic no bug,
to huge galaxy light year bowl illuminating the sky of one mind
Poor!
I wish i was free of that slaving meat wheel,
Safe in heaven, dead.

Saturday, August 9, 2008

YERE DÜŞEN GRİ-YEŞİL ELMALAR
Balina kanlarıyla yıkardık yüzlerimizi
Elimizi sürterken yeşil çuhalara
Sanmayınki rahatız biz
Zaten anlarsınız
Titreyen ellerimizden
Perşembeyi çarsambaya bağlayan her gece
Ansızın ve çığlık çılığa
Soygunlar yapar
Sallardık beyaz mendillerimizi
Bizi bekleyen meleklere
Sevmezdik rahatsız edilmeyi hiç
Mayın tarlalarında yetişen kelebekler kadar
Sessiz sessiz
Bekleyen çocuklara
Söylerken şarkılarımızı
AYNANIN İKİ TARAFI - TWO SIDES OF THE MIRROR

Saturday, July 12, 2008

fotoraftan bile yayılan superharkulade iç ferahlıgı özgürlük genişlik hissi karışımı

need this stufffffffff

berlin tabiki





http://www.dezeen.com/2008/07/06/reddress-by-company/#more-14821



Aamu Song of Finnish designers Company presented their Reddress performance project in Berlin during the DMY Berlin festival in May.